GELECEK VE MEMLEKET

GELECEK VE MEMLEKET

Her birey kendisinin, mensup olduğu grubun, kendisini içinde hissettiği milletinin geleceğini; ileride ne ile karşılaşabileceğini, bunların iyi ya da kötü yanlarını değerlendirmeli ve bu değerlendirmeye göre milleti ve kendisi için bir yol çizmelidir.

Bir milletin mensubu olmak bu sorumluluğu, o millete bağlı olan her bireye yükler.

Dolayısı ile bir adım atarken o adımın yere sağlam basması için çok düşünmek gereklidir.

Tabi ki bireylerin sorumluluğu, ülkeyi yöneten siyasilere nazaran daha az kuvvetlidir. Ancak bu gerçek, bireyi bu hususları düşünmek halinden alıkoymamalıdır.

Çizilen yollar sonucunda varış noktasının iyi ya da kötü olması farketmeksizin bu yolculuktan olabildiğince faydalanılmalı ve dersler çıkarılmalıdır. Aksi takdirde daha önce takıldığınız taşa tekrar takılır ve bazen telafi edilemez sonuçlar ile karşı karşıya kalırsınız.

Burada memleket olgusundan bahsetmekte de yarar vardır. Memleket olgusu tamamen duygusal e içgüdüsel bir hadise olarak ifade edilebilir. Bu duygular; özlem, sevinç, üzüntü, yalnızlık, adanmışlık veya bağlılık olarak sıralanabilir. İçgüdünün madden bir tarifi yoktur. Bu bir hissiyat meselesidir ve yüreğin derin bir köşesini işgal eder.

Bu duygulara sahip bir birey bazen istemese dahi kendini memlekete meseleleri üzerine kafa yorarken bulabilir.

Bu aktarımlardan sonra şunu belirtmek gerekir:

Memleketin içinde nefes alıp veren kişilerin hepsinden bunu beklemek doğru olmayabilir. Bu zaten dünyanın varoluşundan itibaren hiçbir devletinde, medeniyetinde ya da grubunda sağlanamamıştır.

Zaten sağlanması gereken husus da bu değildir.

Herhangi bir memlekette, o memleketin sorunlarını düşünen bir grup kişi olabilir. Bu insanlar ruhlarını, bu duruma adamış ve bir öngörü sunmuş olabilirler.

Bu öngörünün başarılı olması burada kesine yakındır.

Çünkü o bir grup memleket sevdalısı, on binlerce kişinin boş, duygusuz düşüncelerine; kendi menfaatlerini memleketinden ön planda tutuş olmalarına nazaran duygu ve bağlılık ile yaklaşır.

İşte önemli olan husus budur.

Bu konuda duygu, içgüdü ve bağlılık zaruridir.

Bir memleketin kurtuluşu bu duygu ve içgüdüye bağlıdır. Bir birey bu hislere sahip değil ise kendini ne kadar zorlarsa zorlasın yapamaz ve sonucunun başarısızlık olacağı muhakkaktır.

Bir memleketi yönetenler ilk iş olarak o memleketin mensubu olan kişilere bu duygulara sahip olmasını sağlamakla işe başlamalıdır. Buradan çıkacak olan duygu ve içgüdü sahibi bir zümre, o memleketin refahı için çalışacak ve memleketi yukarıya tırmandıracaktır.

Özetle; bazen bir kişi, birçok kişiden üstündür. O bir kişiyi üstün yapan şey sahibi olduğu kocaman yüreğidir. Her durum ve şartta, ne olursa olsun, yüreğini ortaya koyan kişi, özellikle de memleket meselelerinde, başarılı olacaktır.

Belki bu duruma dışarıdan bakıldığında başarısız gözükülebilir ancak gerçek yaşayanların, adanmışların sevgilisi ve öncüsü olmak başarısı da herkese nasip olmayacaktır.

Bir ülkü, sarih ve samimi duygular eşliğinde var ise, o ülkü sahibi hiçbir zaman ne o memleketi ne de o ülkü ile yanıp tutuşan kişileri pişman etmeyecektir.

AHMET TURAN

Değerli sanalkaşif takipçileri. Tarih konusuna meraklı iseniz buraya tıklayarak Birinci Dünya Savaşı hakkında bilgilerinizi tazeleyebilir ve merak ettiklerini öğrenebilirsiniz. İyi okumalar dileriz.

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
  1. mahmut mala dedi ki:

    elinize sağlık

    1. sanalkasif dedi ki:

      teşekkür ederiz. sizinde yüreğinize sağlık. 🙂