Neden ve Niçin – Fransız Devrimi (Fransız İhtilali) ve Önemi

A+
A-
Neden ve Niçin – Fransız Devrimi (Fransız İhtilali) ve Önemi

Merhaba sevgili Sanal Kaşif okuyucuları. Bugün yeni geliştirdiğimiz bir format olan “Neden ve Niçin” in ilk konusu olarak Fransız Devrimi konusunu işlemeyi tercih ettik. Umarız sizlere hazırladığımız bu değerli konular ufkunuzu genişletir ve bilgilerinize bilgi katar. İyi okumalar.

sanalkasif-fransızDevrimi1

Siyasi Tarih kitapları genellikle Fransız Devrimi’nin yapıldığı 1789 yılını bir başlangıç noktası olarak alırlar. Çünkü Fransız Devrimi, sadece Avrupa değil, dünya siyasi dengelerini de köklü biçimde etkileyen sonuçlara yol açmıştır. Bu sonuçların bir bölümünün XXI. yüzyılda bile dünyanın çeşitli yerlerinde etkisini sürdürdüğünü söylemek Fransız Devrimi’nin önemini vurgulamak açısından yerinde bir tespittir.

XVIII. yüzyıl boyunca Avrupa’nın önde gelen devletlerinden İngiltere ve Fransa’nın büyük iktisadi güce kavuştukları görülmektedir. İngiltere daha çok Amerika ve Asya’da, Fransa ise Avrupa içinde ve Yakın Doğu’da geniş ticaret imkânlarına kavuşmuştu. Dış pazarlar için rekabetin bu ölçüde yoğunlaşması, iki ülkeyi kaçınılmaz olarak birbirleriyle çatışmaya da sürükleyecekti. Nitekim XVIII. yüzyıl boyunca İngiltere ve Fransa arasında meydana gelen savaşlar, Fransız Devrimi’nin patlak verdiği iktisadi ve toplumsal iklimin doğmasına katkı sağladı.

 

Fransa İngiltere Savaşı

1756-1763 yılları arasında devam eden ve hem Avrupa’da hem de Akdeniz,Hindistan, Kuzey Amerika ve Karayipler’de yapılan Yedi Yıl Savaşları sırasında Fransa İngiltere karşısında büyük bir hezimete uğradı. Şubat 1763’te Fransa, İngiltere, İspanya ve Portekiz arasında imzalanan Paris Antlaşması’yla Fransa Kuzey Amerika’daki topraklarını kaybetti. Fransa’nın İngiltere ile rekabet edebilmek için olağanüstü maddi kaynaklar sarf etmesi, ülke maliyesinin iflas etmesine yol açtı.

Fransa’nın İngiltere’yle olan rekabetinin getirdiği yükün yanı sıra “Aydınlanma” olarak adlandırılan dönemde düşünsel, hukuksal ve siyasal alanda yaşanan büyük dönüşüm de Fransız Devrimi öncesindeki ortamın hazırlayıcısı oldu. XVIII. yüzyılda Batı Avrupa ülkelerinde bilimde büyük ilerlemeler yaşandı. Elbette, bir önceki yüzyıl bu yolda önemli dönüm noktasını oluşturmuştu.

Gerçekten de XVIII. yüzyıl Galile’nin, Newton’un, Bacon’un, Descartes’in insanlığa yepyeni ufuklar kazandırdığı bir dönem olmuştu. Teknik alandaki buluşlar, yeni düşünceleri yaratmaktan da elbette geri kalmayacaktı. Bunun siyasal anlamı ise şuydu:
Çevresindeki pek çok şeyi değiştirebileceğini gören insan, siyasal kaderini de kendi eline alabileceğini görmeye başladı. Böylece,özgürlüklerin ve demokratik kurumların yeşermesine uygun bir zemin doğdu. Kilise dogmalarına dayalı katı dinsel inanış iyice sarsıldı. İnsanlar kendi güçlerini fark edip yaşadıkları dünyayı daha refah dolu birduruma getirebileceklerini gördüler. Bu gelişme ise Avrupa’da laikleşmenin yaygınlaşmasını , sonuçta da Kilise’nin toplumdaki ağırlığının azalmasını sağladı. Artık, hükümdarların dilediği şekilde yönetmesi güçleşiyordu. Birçok yerde, keyfi otoriteye karşı çıkan yazarlar yaygın biçimde okunmaya başlamıştı.

sanalkasif-fransızDevrimi

 Aydınlanma Çağı

İşte, kökünü bir önceki yüzyıldan alan XVIII. yüzyıldaki bu uyanışa “Aydınlanma Çağı” denilmektedir. “Tabii Hukuk”, “Tabii Hak” kavramlarının geliştiği,yerleşmiş katı geleneklere karşı – insan zihnine ve bilime inançtan kaynaklanan şüpheci bakışın yaygınlaştığı,kısacası modern düşünüşün doğduğu bir döneme girilmişti. Bu yeni fikirleri özellikle Fransız yazarlarının işlediği görülmektedir. Ansiklopedistler adını alan Diderot, Voltaire, Montesquieu, Rousseau gibi yazarlar, XVIII. yüzyılın ortaları ile ikinci yarısında ortaya koydukları çalışmalarıyla Aydınlanma Çağı’nın Fransa’da kök salmasını sağlamışlardır. Tarih biliminin de geliştiği bu dönemde insanlar, yaşadıkları dönemin – tarihî evrim gereği ondan önceki bütün devirlerden daha ileride olduğunu görmeye başladılar. Eski uygarlıkların bütün birikimlerine ve deneyimlerine sahip olmakla, kendi dönemlerinin uygarlığına daha büyük güven duyulması gerektiğini gördüler. Okuma-yazmanın yayıldığı, edebiyatın geliştiği, dillerin akıcılık kazandığı bu dönem yeni fikirlerin gittikçe daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı.

Kuzey Amerika’daki 13 İngiliz kolonisinin 1776’da bağımsızlıklarını ilan etmeleri üzerine İngiltere ile koloniler (Amerikalılar) arasında yaşanan savaşa Fransa’nın da müdahil olması zaten kötü durumda olan Fransız maliye yapısının, daha da bozulmasına yol açtı. Fransa Kralı Bourbon Hanedanı’ndan XVI.Louis, İngiltere’ye karşı Amerikan kolonilerine büyük destek vererek, Yedi Yıl Savaşları’nın intikamını İngiltere’den almak istiyordu.

Kuzey Amerika kolonileri 1783’te İngiltere’den Amerika Birleşik Devletleri(ABD) adıyla bağımsızlıklarını kazandılar. Fransa’nın istediği olmuştu. Ama bu başarının maliyeti çok ağırdı. Savaş, yeniden harcamalara, dolayısıyla da borçlanmalara, onun sonucunda ise bütçe açıklarına ve tabiatıyla ardından yeni vergi ihtiyacına yol açtı. 1730’lardan 1780’lere gelindiğinde, Fransa’da tüketim mallarının fiyatı % 65 oranında yükselmiş, ücret artışları ise ancak % 22’de kalmıştı. Bu durumda yeni vergilere karşı direnç daha da fazla olacaktı. Soylular (Aristokrasi)çeşitli vergi muafiyetlerinden yararlanıyordu. Kilise mensupları (Ruhban) ise vergi vermemekte direniyordu. Bu durumda ağır vergi yükü “orta sınıf” ın (Burjuvazi) ve Fransa’da gerek kentlerde gerek kırsal kesimde artık önemli sayılara ulaşmış işçilerin sırtına biniyordu.

Devrimin Patlak Vermesi

sanalkasif-fransızDevrimi2

Kral XVI. Louis yeni vergi alabilmek amacıyla ve Aristokrasinin isteğiyle FransaMeclisini (États Generaux) Mayıs 1789’da topladı. Fransa Meclisi, Üç alt-Meclis’ten oluşmaktaydı. Birinci ve İkinciye Aristokrasi egemendi. Üçüncü alt-Meclis’te ise bankacıların başını çektiği orta sınıf (Burjuvazi) ile köylüler ve işçiler yer alıyordu. Birinci ve İkinci alt-Meclisle Üçüncüsü arasındaki ayrılık hemen dikkati çekiyordu. Özellikle Burjuvazi, kazandığı ekonomik güce rağmen siyasal açıdan hâlâ Aristokrasiye bağlı olmaktan kurtulmak istiyordu.

Öte yandan, Üçüncü alt-Meclis’teki bütün sınıflarda Aydınlanma Çağı’nın yeni fikirleri iyice yer etmiş bulunmaktaydı. Kısa bir süre önce Kuzey Amerika’da İngiltere’ye karşı yürütülen Amerikan bağımsızlık hareketinin başarıya ulaşmış olması, Üçüncü alt-Meclis’te bulunanlarda, Fransa’da da millî egemenliğin kurulması kararlılığını yaratmıştı.

Sayıları diğer iki alt-Meclisin üye toplamına eşit olan Üçüncü alt-Meclisin temeldeki bu farklı yaklaşımı, Meclisi daha başlangıçta devrim havası içine soktu. Üçüncü alt-Meclis, toplantıları 6 hafta kadar boykot ettikten sonra, 17 Haziran’da kendini “Millî Meclis” olarak ilan etti. Kral XVI. Louis ise Aristokrasinin baskısıyla “Millî Meclis”in toplantı salonunu kapattı. Böylece Fransa’da siyasal yapı ikiye bölündü. Bir yanda Kral, Aristokrasi ve Kilise; öte yanda ise Burjuvazi ve geniş halk kitleleri yer almıştı.

Kral’ın bu kapatma kararı üzerine başka bir yerde toplanan Üçüncü alt-Meclis üyeleri, Millî Meclisin varlığını sürdürdüğünü bildirdiler ve Anayasa yapılıncaya kadar dağılmayacakları yolunda ant içtiler. Bu ortam içinde Paris halkı, 14 Temmuz 1789’da monarşinin sembolü olan Bastille (Bastil) hapishanesinin önünde toplandı. Buradaki karışıklıklar sırasında askerlerle çatışma çıktı. Halk birdenbire büyüyen kanlı olaylar sırasında Bastille’i ele geçirdi. Bu durum karşısında Kral geriledi ve Üçüncü alt-Meclisin ilan ettiği Millî Meclisi tanımaya yanaştı. Fransız Devrimi başlamıştı….

Kaynakça : Wikipedia

 

Tarihi konular ilginizi çekiyorsa ve dünya tarihine etki eden daha çok konu okumak istiyor iseniz sizin için yeni bir konu önerimiz var. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun hayatının konu olarak anlatıldığı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.